Orhan Kemal Müzesine Gezi

ORHAN KEMALZESİ GEZİSİ

’’Baba Evi’’ adlı eserini okuduktan sonra ilgi duymaya başladığımız yazarımız Orhan Kemal’in evine, okulumuzun hazırlık sınıflarına yönelik bir gezi düzenlenmiştir.

Bu gezi öncesinde Orhan Kemal’le ilgili topladığımız bilgilere göre;yazarımız 5 Eylül 1914’te Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğmuştur.Asıl ismi Mehmet Raşit Öğütçü’dür. Yazar,1939’da ilk şiirlerini de yazdığı askerliği esnasında komünizm propagandası yapmak suçlamasıyla, beş yıl hapse mahkum olmuştur. Kayseri, Adana ve Bursa Cezaevi’nde yatmıştır. Bursa Cezaevi’nde Nazım Hikmet ile tanışması, yazarlığının dönüm noktası olmuştur.Yaşamının son döneminde Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliği’nin davetlisi olarak, daha çok da tedavi amaçlı gittiği Sofya’da, Haziran 1970’te, beyin kanamasından ölmüştür.

Güzel bir güne uyandık. Okulda ilk iki dersi zorlukla va heyecanla atlattıktan sonra teneffüs oldu ve gezi vaktini beklemeye başladık.Sabırsızlık duygusu içimizden taşacakken, nihayet servis geldi ve servise bindik.

Yolculuk güzel geçti ve yirmi dakika sonra müzeye vardık.Güzel bir müze bizi bekliyordu ve biz de girdik.Kapıda bizi karşılayan kişi, Orhan Kemal’in oğlu Işık Bey’di. İçeri adım attığımızda dikkatimizi çeken şey, Orhan Kemal’e ait sözlerdi. Ardından girdiğimiz odanın duvarlarını, Ara Güler tarafından çekilmiş yetmiş kadar aile fotoğrafı süslemekteydi. Aynı zamanda burda bulunan Orhan Kemal’e ait özel eşyalar, mektuplar, hakkında yazılan tez ve makaleler cam bir bölmenin içinde bulunmaktaydı.Başka bir köşedeyse, Orhan Kemal’in farklı dillerdeki kitaplarının ilk baskıları yer almaktaydı.Ardından odanın sonunda yazarımızın dikkat çekici sözlerinden uzunca bir tanesine rastladık .Odaya girdiğimiz andan beri tarih kokusunu hissedebiliyorduk.Bunun sebebini Işık Bey şu sözleriyle destekledi:’’Odada gördüğünüz minderlerde, zamanında pederim Orhan Kemal da oturmuştu. O zamanlarda sadece burda gördüğünüz kadar eşyamız vardı; çünkü durumumuz iyi değildi. ’’Bu sözler her ne kadar klasik görünse de beni çok etkilemişti; çünkü okuduğum ’’Baba Evi’’ romanı, aynen şu sözlerle bitiyordu:’’... Ey açlık! Seni midemde, iliklerimde, kanımın yuvarlarında duydum...’’Buradan anladım ki Orhan Kemal yaşadıklarını anlatan, gerçekçi bir yazar.

Gezimiz, Orhan Kemal’in farklı bir odasında devam etti. Odanın köşesinde bir yatak bulunuyordu ve yatağın üzerinde bir maske... Bu maske, Orhan Kemal’in ölüm anındaki yüz ifadesiydi.Yüzünde umutsuzluk ve buruk bir tebessüm vardı.Orhan Kemal’in ülkemize, bizlere kattıklarını düşününce o buruk tebessümü daha iyi anladım.Bu odada da diğerlerinde olduğu gibi az eşya vardı. İçinde tarih kokulu kitapların bulunduğu bir kitaplık, Orhan Kemal’in üzerinde kitaplarını yazdığını hayal ettiğimiz bir daktilo ve o yatak... Daktilonun içinde kim bilir, belki de günümüzde yayınlanması planlanan bir kitabın yarım kalmış bir sayfası vardı. Bu gezide anladım ki Orhan Kemal yaşıyor olsaydı, yazılarıyla bize katacağı daha çok şey vardı.Ardında odadan çıktık. Işık Bey, bize eski bayram günlerinden birkaç anısını anlattı. Bu sayede, Orhan Kemal hakkında tekdüze bilgilerin dışında pek çok şey öğrendik.Tabii bu bilgileri o dönemlere tanıklık etmiş birinin ağzından dinlemek çok keyifliydi.
Gezimizin son kısmını Orhan Kemal’in kitaplarını satın alabileceğimiz bir bölümde geçirdik. Işık Bey’in, babasıyla ilgili güzel yorumlarını dinledikten sonra biz de ona hayran kaldığımız için aramızda kitaptan en az hoşlananlar bile bir kitap aldı.Sonra bize pek çok şey kattığını düşündüğümüz o müzeden ayrıldık.

Hava çok güzel olduğu için, öğretmenimiz okula yürüyerek dönme kararı aldı ve biz de çok mutlu olduk.Yürüme zamanı öğle teneffüsüne denk geldiği için herkes açtı ve gerek börekçiler, gerek fırınlar, gerek pastaneler açlığımızı dayanılmaz kıldı. Bu sebeple öğretmenimiz, bizim halimizden anladığını bir kez daha gösterdi ve geç kalma riskini de göze alarak karnımızı doyurmamıza izin verdi.Taksim’in gözdesi Kızılkayalar Büfesi önünde durduk. Sınıfın yarısı Kızılkayalar’dan, yarısı da başka bir büfeden döner ve ıslak hamburger aldı.Ben ve bir arkadaşım bir tane hamburger yeterli diye düşünürken, hamburgerin enfes tadı bizi ikinciye sürükledi. İkinciyi yerken oradan ayrıldık. Hamburgeri (açlığın etkisiyle) -insandışı bir biçimde- yedikten sonra çöpleri atmak için bir çöp aradık ve 100-200 metre içinde ancak bir çöp kutusu bulabildik, bundan içten içe yakındık.

Çok güzel bir gezinin ardından okula vardık ve akıllara kazınan bir gezinin motivasyonuyla derslere devam ettik.

Türk gençleri olarak, Orhan Kemal gibi büyük ve önemli bir yazarımızı tanımaktan gurur duyduk, bu geziyi düzenleyen öğretmenlerimize teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Ezgi EZENCİ-Aykun BUDAK Hazırlık C