Fransa’nın Türkiye Kültür Etkinlikleri ve İşbirliği Müsteşarı Sayın Eric Soulier’nin Konuşması

Eric Soulier, Fransa’nın Türkiye Kültür Etkinlikleri ve İşbirliği Müsteşarı

Jüri başkanı Sayın Tomris Alpay,
Bayanlar, Baylar, Jüri üyeleri,
Sayın Başkonsolos Sevgili Bertrand,
Notre-Dame de Sion Fransız Lisesi Müdürü Sayın Yann de Lansalut,
Sevgili arkadaşlar,

Notre-Dame de Sion 2017 Edebiyat Ödülü vesilesiyle, -Kültür etkinliği ve işbirliği müsteşarı olarak- benden birkaç dakikayı geçmeyecek biçimde Fransız yayın evlerinin Türkiye’deki durumlarını anlatan bir konuşma yapmam istendi.
Bu, benim için bir onurdur. Yann de Lansalut’ye daveti ve bana duyduğu güven için en içten dileklerimle teşekkür etmek isterim. Bu akşam buradaki varlığınız, sözcüklerden ve sayılardan daha güçlü bir şekilde Fransız-Türk kültürel işbirliğini vurgulamayı başarıyor.
Bu işbirliği, bu yılki ödüllerle daha da dinamik, canlı ve anlamlı. Ve temelini her şeyden önce Fransız yazınının büyük eserlerinden alıyor. 2016 yılında iki Fransızca kitap Türkiye’de en çok satılan 20 eser arasında yer aldı: Antoine de Saint Exupery, ‘’Küçük Prens’’in yeni bir çevirisiyle Orhan Pamuk’un ‘’Kırmızı Saçlı Kadın’’ının hemen ardından 2. sıraya yerleşti. Albert Camus de ‘’Yabancı’’ ile 5. sırada yer aldı. Bu iki klasik Fransız yazarın Türk diline çevrilmiş olmaları, bizlere Türk okurların klasik edebiyata olan ilgisini göstermekle kalmıyor; aynı zamanda Türkçeyi Fransızca eserlerin en çok çevrildiği dillerden biri yapıyor.
Ama Fransa aynı zamanda psikanaliz, felsefe ya da beşeri bilimler alanlarında da özellikle sevilen yazarların eserlerinin basımıyla Türkiye yayın hayatında önemli bir rol üstleniyor: Derrida, Bourdieu, Foucault, Badrillard vb. Bu eserler, toplumlar ve vatandaşlar için edebiyatın ve yazının ne kadar önemli olduklarını kanıtlıyor. Yine bu eserler, bireyin kendi ile, ‘’öteki’’ ile, toplumla ilgili algılarını geliştirmeye ve genişletmeye yarıyor hatta ruhunu muhafaza etmesini sağlıyor.
Elbette edebiyat burada duraklamıyor; Türk okurların Jean-Christophe Grange gibi yazarların polisiye romanları ve Anna Gavalda’nın alışılmamış anlatıları aracılığıyla, daha çağdaş Fransız eserlerini beğenmelerinden de keyif alabiliriz. Aslında bu beğeni, Türklerin meraklı oldukları genç edebiyatı ve çizgi roman edebiyatının tamamı için geçerli.
Kimliğimizin (benliğimizin) ve kültürel etkimizin temelinde yer alan kültür ve yaratıcı işler sektörü, Fransa’da önemli bir ekonomik güce sahip: 2011 yılında 75 milyar avro üretmiş, bu rakam otomobil sektörününkinden fazla ve 1.2 milyona yakın iş yaratmış. 2015’te ise 2.6 milyar avrodan fazla net kılıfla, kültür ve yaratıcılık endüstrisinin merkezinde yer alan kitap sektörü, yayın evlerinin ve genellikle kaliteli olarak nitelendirebileceğimiz işlerinin artan değerini gösteriyor. Bu alanda zaten başı, gençlik tarafından takip edilen edebiyat çekiyor.
Şunu da hatırlatmak isterim ki yeni Kültür Bakanımız sayın Françoise Nyssen,1978’de kurulan Actes Sud Yayınevi’nin başkanıdır. Bu yayınevi, Laurent Gaudé (Le Soleil des Scorta), Jérome Ferrari (Le sermon sur la chute de Rome) gibi Goncourt kazanmış sanatçıların eserlerini ve Paul Auster (Léviathan, Medicis Yabancı Eser Ödülü) ile Svetlana Aleksievtich’in (2015 Nobel Edebiyat Ödülü) eserlerinin yanısıra Türk edebiyatının önemli isimlerinin kitaplarını da yayımlamıştır: Ahmet Hamdi Tanpınar, Aslı Erdoğan, Enis Batur, Sema Kaygusuz ve niceleri.
Türkiyede’ ki Fransız Enstitüsü, yazarlara ve editörlere destek olarak da Fransız kültürünün Türkiye’de yayılmasına katkıda bulunuyor. Yirmi yıldan daha fazla bir süredir Türkiye’deki Fransız Enstitüsü ve Paris’teki enstitü, yayın dünyasına yardım amacıyla eserlerin basımına destek oluyorlar. Bu inisyatif, 2016 yılında birçok eserin çevrilmesini sağladı: Raoul Vaneigem’in Rien n’est sacré, tout peut se faire Anne Cauqelin’nin l’Invention du paysage’ı ve Philippe d’Iribarne’ın l’Islam devant la démocratie’si. Bu, 20 yılda 220’den fazla eserin çevrilmesini sağladı, daha fazlasının olacağını da umabiliriz. 2017’de yeni kitaplara da destek vereceğiz: Küçük Asya’dan Türkiye’ye kadar. Michel Bruneau’nun Minorités, homogénéisation ethno-nationale, diasporas’ı Louis-Ferninand Celine’in Mort à crédit’si, Muriel Barbery’nin Elfler’in Yaşamı ve Un furieux désir de sacrifice’si, Fethi Benslama’nın Le surmusulman’ı.

Buna paralel olarak, Türkiyede’ki Fransız Enstitüsü, ortaklarının desteğiyle fikir münazaralarına yatırım yapmaktadır; bunlardan biri de Fransız Anadolu Çalışmaları Enstitüsüdür. Onlarla birlikte Fransız-Türk çalışmalarını geliştimek adına, düzenli olarak -medyatekleri de işe dahil eden- yuvarlak masa toplantıları, kolokyumlar ve karşılaşmalar düzenlemekteyiz. 2016’da İstanbul ve Ankara’da Fransızcadan Türkçeye -ya da tam tersi- çevrilmiş olan kitaplar için Jean-Pierre Filiu (Histoire de Gaza), Nicolas Henin (Jihad Academy) ve Yiğit Bener (le Revenant) konuk edildi. İstanbul yazarlıkta 50.yılını dolduran Nedim Gürsel’i, Hakan Günday’ı (Encore), Sebastien de Courtois’yı (Chrétiens d’Orient), Olivier Roy’u, (En quête de l’Orient Perdu) ve Emre Öktem’i (Istanbul Insolite et Secrète) ağırladı. Ankara, aynı zamanda Cecile Malet-Peterson’un ‘’Gotik Edebiyatın Tarihi’’ ve Ekrem AKSOY’un sur « Le turc en France et le français en Turquie des ottomans à nos jours » başlıklı konferanslarına ev sahipliği yaptı.
Fransa’nın Türkiye’de yaratmış olduğu bu kültürel ortam içerisinde yer alan Notre-Dame de Sion Edebiyat Ödülü’nün kurumsal olmayan işler açısından benzersiz bir önemi ve etkisi var. Bu ödül, Türkiye’de pek de rastlanmayan bir şekilde yazarlardan, gazetecilerden ve bağımsız üniversitelerden oluşan bir jüri aracılığıyla çağdaş Fransız edebiyatının tanıtımını yapıyor. PAP’ların atamasını yapmak üzere oluşturulan komisyonlara katılmaları için jüri üyelerini zaten davet edeceğim.
Yazarın rolüyle ilgili son olarak, Albert Camus’nün 1957 Nobel Edebiyat Ödül töreninde yaptığı konuşmasından geçerliliğini bugün de koruyan bir cümle aktarmak istiyorum: ‘’Mesleğimizin onuru, sürdürülmesi her zaman kolay olmayan iki taahhütten(sözden) kuvvet alır‘’: ‘’Bildiklerimiz ile ilgili yalan söylemeyi reddetmek ve zulme direnmek.’’
Hepinize fikirlerin ve yeni kültürlerin yayılmasına yaptığınız katkılardan dolayı teşekkür ederim.
Teşekkürler.