Ankara Gezisi 22-24 Ocak 2007

ANKARA NOTLARI 22-23 Ocak 2007

I. BÖLÜM : Gezi

« Ankara, Ankara güzel Ankara
Seni görmek ister her bahtı kara »

150. Yıl kutlamalarmızın son etkinliği olarak Ankara’yı gezmeye gidiyoruz.
Gezimizin odağında Anıtkabir ziyareti var ama müzeleri ve ODTÜ’yü de gezeceğiz.
İstanbul’dan 24.00’te yola çıkıp, Kadıköy grubunu da alıp bir kısa bir uzun moladan sonra gün ağırırken Ankara’ya ulaşıyoruz:

Gökyüzü masmavi
Merhaba Ankara !

Biz geldik.


Saat 7.00

Oteldeyiz
Zengin bir kahvaltı menüsüyle karşılanıyoruz.
Cep telefonuyla ailelerini arayan her öğrenci tabağını doldurup masasına yöneliyor.
Kahvaltı sonrası kısa bir dinlenme var. Okul formaları giyiliyor; çünkü Anıtkabir’e gideceğiz.
8.45’te otelden ayrılıyoruz.
İlk durak Etnogragfya Müzesi.

Saat 9.00

ETNOGRAFYAZESİ

Ankara’nın ilk müzesi.

Atatürk’ün naaşının on beş yıl boyunca, tam karşısındaki Rasattepe’de yapılan « ebedî istiratgâhı » nın bitmesini beklediği yer.


Kapıdan girer girmez katafalkla karşılaşıyoruz. Kısa bir bilgilendirmeden
sonra canlı bir Türk-Osmanlı tarihi say(labilecek müzeyi geziyoruz. Bina etkileyici, müze düzenlenmesi çok başarılı.
Müze gezisi bitince, binanın önünde fotoğraf çektirip otobüse yöneliyoruz.

İkinci adım Anıtkabir.
Yol boyunca rehberimiz bizi bilgilendiriyor. Geçtiğimiz yollardaki binaları, parkları tanıtıyor.
Tam zamanında Anıtkabir’in kapısındayız.

ANITKABİR’DE

10.30’da Anıtkabir’deyiz. Çelenk koyma törenimiz 11.3O’da. Bu arada Anıtkabir içinde yer alan müzeyi ve kitaplığı gezeceğiz.

Anıtkabir’e ünlü « arslanlı yol » dan girmeyi plânlamıştık ama Polonya Devlet Başkanının töreni bizi engelliyor. Daha sonra aynı yolda kısa bir gezinti yapıyoruz.

Kurtuluş Savaşı Müzesi’ndeyiz. 1914-1922 arasında yaşanan savaşlar, maketlerle ve efektle canlandırılmış. Tarih kitaplarında okuduğumuz, filmlerde, dizilerde izlediğimiz görünümler, canlandırılmış olarak karşımızda.

Savaş müzesini Atatürk’ün kitaplarının yer aldığı ikinci bölüm izliyor. Hepsi de okunmuş, işaretlenmiş, kenarlarına Atatürk’ün kendi yazısıyla notlar düşülmüş binlerce kitap. Atatürk’ün okurken çekilmiş fotoğrafları da duvarları süslüyor. Okumayı bu kadar seven başka devlet başkanı var mı? Yolculukta, kışlada, çalışma odasında ... Her yerde, her dilden kitapları okuyor, okuyor, okuyor .... Bu okumalarla bilenen zekâ, sürekli ülkesini çağdaşlaştıracak yenilikler peşinde koşuyor.

Saat 11.30

Törene hazırız.
Diğer gruplar yalnızca gezip çıkarken; biz devlet başkanları için yapılan düzenlemeyle çelengimizi koyacağız.

Mozolenin önünde tören düzenimize giriyoruz:
En önde çelengimizi taşıyan üç asker, arkasında müdürümüz Yann de Lansalut ve Türk Müdür Başyardımcımız Suzan Sevgi, sonra öğretmenler, Okul-Aile Birliği Başkanımız, sonra da öğrenciler.
Öğrenciler sessiz, saygılı.
Tören mükemmel geçiyor.

Çelenk konulduktan sonra bir dakikalık saygı duruşu yapıyor ve şeref salonuna geçiyoruz. Suzan Hanım deftere düşüncelerini yazıyor, yazdıklarını bize de okuyor.

"150. Kuruluş Yılımızda
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu,
Çağdaşlık devrimlerinin yaratıcısı,
Ölümsüz Ata’mızın huzurunda olmaktan mutluluk duyuyoruz.

Onurluyuz: Ata’mızın istediği gibi, uygarlığa akılla, bilimle ulaşabileceği inancını taşıyan, yüz elli yıllık bir eğitim kurumunun öğretmen ve öğrencileri olmanın onurunu taşıyoruz.

Ata’mızı seviyoruz.
Atatürk ilkelerini benimsiyoruz.
Atatürk devrimlerinin savunucusuyuz.
O’nu saygıyla selamlıyoruz."

23 Ocak 2007
Notre Dame de Sion Fransız Lisesi
Öğretmenleri, Öğrencileri, Okul- Aile Birliği

Alkışlasak mı?
Kimse bu saygılı sessizliği bozmak istemiyor.
Dışarı çıkınca resmî tören bitiyor. Mozolenin merdivenlerinde fotoğraf çektiriyoruz. Başında renkli vantuzlu bir bere taşıyan şirin mi şirin bir kız çocuğu bize doğru geliyor.

Gruptan sesler yükseliyor.
-Sioncan! Sioncan! Gel buraya.
Fotoğraf çekimi bitince otobüse yöneliyoruz. Bu hızlı tempo, Rasattepe’nin temiz, rüzgârlı havası karnımızı acıktırdı. Program da buna göre düzenlenmiş.


Ama Anıtkabir’de yapmak istediğimiz bir şey daha var :
Bir zamanlar dünyanın en yüksek gönderi olan bayrak direğinde dalgalanan bayrakların en geç ayda bir değiştirildiğini, bayrakların da okullara, resmî kuruluşlara verildiğini öğrenmiştik. « 150. Yıl » anısına bu bayrağı almak istiyoruz.

Konuyu anlattığımızda görevli, bizi komutana yönlendiriyor. Komutan bizi çok sıcak karşılıyor, istediğimizi en kısa zamanda yerine getireceğini söylüyor. Ayrıca bize değişik Anıtkabir armağanları ve takvimler veriyor.


Söyleşi çok güzel geçiyor ama öğrenciler yarım saatir bizi bekliyorlar. İzin istiyoruz. Komutan bizi kapıya kadar uğurluyor.
Söyleşi sırasında öğrendiklerimiz içimizi kıvançla dolduruyor ;

  • Anıtkabir her gün, her türlü hava koşulunda halktan ilgi görüyor, ziyaret ediliyor.
  • Yalnızca bir günde yüz binin üstünde ziyaretçinin geldiği oluyor.
  • Yurt dışından da ziyaretçi grupları geliyor.
  • Üniversitelerin toplu ziyaretleri oluyormuş. Bir keresinde beş bin kişilik bir grup gelmiş.
  • Dünyanın en çok ziyaret edilen mozolesiymiş. Bunda devlet protokolünün de etkisi varmış. Her devlet başkanı cumhurbaşkanından önce, Türkiye Cumhuriyetinin ilk cumhurbaşkanını ziyaret etmek zorundaymış.

Saat 13.00

HACIBEY KEBAP

Otobüsle « 935 rakımlı tepe » ye, Çankaya’ya tırmanıyoruz.
Hedef : Hacibey Kebap
Gerçekten de çok iyi bir kebapçı. Hem dinleniyor, hem karnımızı doyuruyoruz.
Suzan Hanım’ın kafasında sorular var :

  • Cenazenin okula etkisi oldu mu?
  • Öğrencilerin durumu nasıl?

Yaptığı görüşmelerle rahatlıyor: Taksim yolu iki taraftan kapanmadan hemen önce okulda normal öğretim başlamış.Öğrenciler kortejin geçişi sırasında onları sessizce, ilgiyle izlemişler.
Yemekteki konuşmaların konusu güncel olaylara dönüyor. Saatler 14.00 ’ü gösterdiğinde ODTÜ’ye gitmek üzere kalkıyoruz; Bu güzel yemekleri hazırlayan ekibe ve bizi bu güzel ortamla tanıştıran tur yetkililerine teşekkür etmeyi unutmuyoruz.

Saat 14.30

ODTÜ’ deyiz.

Giriş kapısında bir kız bir erkek öğrenci karşılıyor bizi. Otobüse biner binmez öğrencilerimizle sıcak bir iletişim kuruyorlar.
Yavaş yavaş yorgunluk belirtileri başladığı için yerleşkeyi (kampüsü) on beş dakikalık bir turla tanıyoruz.
Ufuk çizgisine kadar uzanan çok geniş bir alanda kurulmuş ODTÜ. Gerçek bir kampüs üniversitesi. Alanın bir bölümü öğrencilerin eliyle büyük bir ormana dönüştürülmüş. Bu orman da Ağa Han Ödülünü almış. İçinde Mogan ve Eymir gölleri var.
Her bölüm birkaç binadan oluşuyor. Eğitim genellikle bir binada yapılıyor, yanındaki iki, üç veya daha çok bina uygulama alanı olarak kulanılıyor. Yaşamla, teknikle iç içe bir eğitim veriliyor. Ayrıca büyük şirketlerin AR-GE’leri de var.
Otobüsümüz İletişim Fakültesi içinde yer alan modern bir amfinin önünde duruyor otobüsümüz.Bizi karşılayan öğrencilerle bilgilendirme ve soru-cevap biçiminde bir söyleşimiz olacak.
Petrol Gaz Mühendisliği son sınıf öğrencisi olduğunu söyleyen erkek karşılayıcımız, okulunun tüm dünyaya açık olduğunu örneklerle anlatıyor. Okulunu övmek için kullandığı, « Biz elli yıllık bir üniversiteyiz » açıklamasının karşılığı neredeyse bir ağızdan geliyor :

« Biz 150.yılımızı kutluyoruz.»

Karşılıklı esprilerle geçen soru-cevap bölümünden sonra söyleşi bitiyor. Öğrencilerin bir bölümü üniversiteye ilgi gösteriyor, seçeneklerinin arasına ODTÜ’yü de yerleştireceklerini söylüyorlar ama çoğunun gönlü « Çınarlı, kubbeli, mavi liman » da. İstanbul dışındaki bir yaşamın çekiciliği yok onlar için.
Günün son programı için ayrılmak zorundayız.
Aynı sıcaklıkla ayrılıyoruz.

ANADOLU MEDENİYETLERİ MÜZESİ

Günün son programı.
Yorgun ve uykusuzuz. Aklımız bir an önce otele dönmekte.
Müze dış görünüşüyle bile büyülüyor bizi. Rehberimizin giriş kapısından başlayan bilgileri, yorgunluğumuza karşın ilgimizi artırıyor.
İçerde müthiş bir insanlık ve uygarlık tarihi var. Kimimiz kendi başımıza keşfe çıkıyoruz bu tarihi, kimimiz rehberimizle dolaşıyoruz adım adım. Bu arada bu müzenin 1997 yılında dünyanın en iyi düzenlenmiş müzesi seçildiğini öğrenince daha da dikkatli bakıyoruz etrafımıza:
Höyüklerden, tümülüslerden çıkarılmış eserler, en ilgi çekici en öğretici biçimiyle sergilenmiş.
Her öğrencinin, her öğretmenin mutlaka görmesi gerek.
Çıkışta oyalanmadan otobüslere biniyoruz.
Yorgun ve uykusuzus.
Bir güne bir haftayı sığdırdık neredeyse. Gün boyunca bize eşlik eden bozkır güneşi de batmak üzere.
Bugünlük bu kadar yeter.

24 Ocak Çarşamba

7.30’da çalan uyandırma zilleriyle kalkıyoruz.
Dışarda hafif puslu bir bozkır sabahı var.
Kahvaltımız yine çok güzel. Öğrenciler birer ikişer geliyorlar. Çoğu dinlenmiş, yeni yorgunluklara hazır.
Bugün gündemimizde demokratikleşme binaları var.
Saat 9.00’da ilk meclis binasındayız. Bu bina 1920-1924 yıllarında kullanılmış. Bir devletin temelleri bu tahta sıralı salonda atılmış. Nazım Hikmet’in Kuva-yı Milliye Destan’ındaki tanımıyla « Sarışın bir kurt » 29 Ekim 1923’te, « Arkadaşlar! Türkiye Devletinin Yönetim şekli Cumhuriyettir. » demiş, duvarlar « Yaşasın Cumhuriyet! » haykırışlarına tanık olmuştu.


Anı-eserlerin bulunduğu odaları da gezip bu etkileyici binanın çok yakınında bulunan ikinci meclis binasına gidiyoruz. İlkine göre daha görkemli. 1925-1961 yılları arasında kullanılmış, 2.Dünya Savaşı, çok partili yaşama geçiş, bir iktidarın devrilişi gibi nice olaylara tanıklık etmiş binanın girişindeki « Atatürk Evleri Sergisi » çok etkileyiciydi. Muhteşem köşkler de vardı bu evlerin içinde, toprak damlı derme çatma Anadolu evleri de.

10.30’da yeni meclis binasında olmalıydık. Yola koyulduk. Kaçıncı kez geçtik Eti motifli yoldan?
Meclis’te her şey plânlandığı gibi geçti. Önce, oturumların yapıldığı bölümü gördük. Görevlinin aydınlatıcı bilgilerini sorular izledi. Öğrenciler merak ettikleri her şeyi sordular:

  • Koltuklar gerçekten ceylân derisinden mi?
  • Cumhurbaşkanı oturumları izlemeye gelir mi?
  • Salonda niçin Atatürk resmi yok?
  • İsteyen herkes toplantıları izlemeye gelir mi?
  • Gizli oturumlar gerçekten çok gizli mi? Gizlilik kuralları nasıl sağlanıyor?
    Görevli hepsini titizlikle yanıtlıyor:
  • Hayır, koltuklar ceylân derisinden değil.
  • Cumhurbaşkanı yalnız açılışta gelip konuşmasını yapıyor.
  • Meclis binaları içinde yalnız bu salonda Atatürk’ün resmi yok. Çünkü -*Atatürk’ün parti kurma kimliği de var. Oturumlarda bu kimliğin etkileyici olmaması gerekiyor.
  • İsteyenler toplantıları izleyebiliyorlar. Plânlama önceden yapılıyor.
  • Gizli oturumlarda, miletvekilleri dışında hiç kimse bulunmuyor. Gerekli durumlarda yalnız sağır ve dilsiz personnel girebiliyor.

Son açıklama bize çok ilginç geliyor. Çünkü bir gün önce Irak konusunda bir gizli oturum yapıldığını biliyorduk.
Görkemli salona son bir kez bakıyoruz. Kim bilir belki de içimizden biri bu sıralarda oturup ülke sorunlarını tartışacaktır?
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Faruk Bayrak’la randevumuz var. Sayın Bayrak bizi Meclis Lokantası’nda ağırlayacak.
Önce çalışma odasına gidiyoruz. Meclisin görkemli toplantı salonunun yanında çalışma odaları küçük ve gösterişsiz. Kalabalıkları ağırlayacak nitelikte değil. Bu nedenle gruplar halinde gidip görüşüyoruz.
Birlikte, öğle yemeği için lokantanın bulunduğu bölüme geçiyoruz. Girişteki o geniş alanda tüm illerin özelliklerinin sergilendiği canlı bölmeler var. Hepsini ilgiyle izlesek de en çok kendi ilimizin önünde duruyoruz.
Yemek çıkışı milletvekiliyle söyleşi yapmak için yer ararken televizyonda sık sık gördüğümüz Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu’yla karşılaşıyoruz. Faruk Bey onunla konuşuyor ve birlikte, yine televizyonlardan sık sık tartışmaların yansıdığı, Meclis’in 1 nolu komisyon odasına çıkıyoruz. Bu da aynı zamanda Milli Eğitim Komisyonunun da çalışma odasıymış.

Öğrenciler hiç yadırgamadan komisyondaki yerlerini alıyorlar.
Burhan Kuzu, önce kendini tanıtıyor: Üniversitede öğretim üyesi olduğunu, uzun süredir farklı görevlerle aktif siyasetin içinde olduğunu söylüyor.
Sonra öğrencilerin soru yağmuru başlıyor:

  • Cumhurbaşkanı adayı olacak mısınız?
  • Son cinayet 301.maddenin değiştirilme ya da kaldırılma nedeni olabilir mi?
  • Yapılan özelleştirilmeler gerekli mi?
  • Türk halkı istemediği halde neden Lübnan’a asker gönderdiniz?
  • Politikanın çok güç olduğunu söylüyorsunuz; o halde neden bu ateşten gömleği giyiyorsunuz?

Yılların politikacısı bütün bu soruları « politik üslup » la yanıtlıyor. Önce cumhurbaşkanlığı konusuna değiniyor :

  • Bana « Halk seni istiyor » demişlerdi de inanmamıştım. Yoksa siz halkın sesi misiniz?
    Sonra ciddileşip, bunun yasalarda belirtildiği biçimde yapılacağını anlatıyor.
    Diğer soruları da yürütmenin başında olan partisinin görüşlerini öne çıkararak yanıtlıyor. Son olara da politika yapmanın bir vatandaşlık görevi olması gerektiğini belirtiyor.
    Yine televizyonlardan islediğimiz bir « gizli yazışma » ya tanık olunca, kalkma vaktimizin geldiğini anlıyoruz. Parlamenterlerimiz bize ne kadar zaman ayırmayı düşünmüşlerdi? Bilmiyoruz. Ama bu bir saatlik süre bizim için son derece yararlı oluyor.
    Meclis’ten çıkınca öğrencilerimiz formalarından kurtulup sivilleşiyorlar.
    Programdaki DDY Müzesi bölümünü iptal ediyoruz. Zamanımız azalmaya başladı. Ancak bozkırın ilk büyük yeşilliğine, Atatürk Orman Çiftliği’ne uğramadan geçmeye niyetimiz yok.

Hızlı bir turla çiftliği tanıyoruz. Çiftliğin içinde, Atatürk’ün Selânik’teki evinin aynı ölçülerde büyük bir maketi var. İçini göremiyoruz ama önünde bol bol fotoğraf çektiriyoruz.
Sonra?
Ver elini İstanbul !
Artık dönüş yolundayız. Dönüş yolculuğu gidişten daha güzel, daha duygulu, daha sıcak. İki gün boyunca dostluklar kurulmuş, kapılar açılmıştı.
Hele o Bolu Dağlarındaki muhteşem gün batımı ! Bu yollardan daha önce de geçilmişti kuşkusuz, ama bu kez ortam çok daha farlıydı.
Akşam yemeğini plânlandığı gibi Bolu Dağında yiyoruz. Öğrenciler kendilerine dağıtılan kâğıtlara duygularını, izlenimlerini yazıyorlar. Suzan Hanım’ın isteği bu.
Otobüse bindiğimizde birkaç saat sonra bu güzel gezinin sona ereceği gerçeğiyle neredeyse « duygusal fırtına » yaşanıyor. Bolu’dan İstanbul’a dek şarkılar söyleyen bir otobüs korosu oluşuyor. Önce Müge’nin sonra Mutlu Bey’in sololarını her türden her dilden müziğin yer aldığı koro bölümü izliyor.
21.00’de Kadıköy grubunun ailelerine teslim edip son durağımız olan okula yöneliyoruz. 21.30’da okuldayız. Bizi aileler ve tur yetkilisi karşılıyor. Karşılıklı güzel sözleri veda sözleri izliyor.
İstanbul, bizim gidişimize de dönüşümüze de aldırmamıştı kuşkusuz. Ama biz, bu iki günde yaşadıklarımız ve İstanbul’a döndüğümàz için mutluyuz.

II.BÖLÜM

Geziden Kalanlar

  • Minik?
  • ODTÜ’de otokontrol
  • Meclis merdivenleri kimin ayağını kaydırdı?
  • Günün filmi :
    « Meclis’te Kaybolanlar »
    Oyuncular : Asuman – Doğa – Barış
  • Dilara ! Annen arıyor !
  • Deniz Kınıklı artık bir « hamil-i kart » oldu. Anayasa Komisyonu -*Başkanının kartını taşıyor.
  • Dilara Pars neden izleniyor?
  • Meclis şekerleri nerede?

III. BÖLÜM

Gezi Biterken

150. Yıl Kutlamalarının noktalandığı bu geziye katılabildiğim için çok mutluyum. Gezi boyunca öğrencilik günlerimi hatırladım. Genç Sion’lularla çok keyifli geçen iki dolu günü paylaştım.Beni de bu aileye dahil ettiğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Lâle Tekbaş

Okul Aile Birliği Başkan

Bence Ankara gezisi çok güzel geçti. Anlamlı ve duyguluydu. Beni en çok Anıtkabir etkiledi. Bir kez daha Atatürk’ün ne kadar yüce olduğunu ve bu vatanın zor elde edildiğini farkettim.

Hazal

İki günlük Ankara maratonumuz sonrası yoldayız. Güzel şeyler çabuk bitermiş, beraber geçirdiğimiz 48 saat sanki bir kaç dakika gibi geldi. Şimdi İstanbul yerine Ankara’ya gidiyor olsak kimsenin bir 48 saate daha hayır diyeceğini sanmıyorum.
Çok eğlenceli ve paylaşım dolu bir gezi oldu. Özellikle TBMM ziyaretinin bizlere çok şey kazandırdığını düşünüyorum. Kendi adıma da aynı okulda olmama rağmen daha önceden konuşma fırsatı bulmadığım insanlarla kaynaşmış olmaktan çok mutluyum.
Hem öğretmenlerim hem arkadaşlarım adına daha nice 150. yıllara !

Tuana Ekmekçioğlu

Okulumuz 150. yılında onur kurulu üyesi olarak böyle bir geziye katılmak gerçekten gurur vericiydi. Benim için, aslında hepimiz için çok özel bir yer olan Anıtkabir artık benim için ayrı bir yer. Yapılan tören, meclis gezisi belki bir daha tatmayacağım kadar özeldi. Kendime çok fazla şey kattım. Bunu bize sağladığınız için çok teşekkürler ...

Bengi Ceren Özkoca

Çok özlediğim ve uzun zamandır gelmek istediğim Ankara’ya yaptığımız bu gezi beni gerçekten çok mutlu etti ve eski arkadadaşlarımı yeniden görme fırsatı verdi. Çok eğlenceli bir o kadar da eğitici ve kültürel bir geziydi.

Banu Sözen 3FA

Ankara gezisi, daha da fazla NDS’nin bir parçası olduğumu hissettirdi bana. Ayrıca Dame de Sionlu olma ayrıcalığının gururunu da tattım. Ankara’ya en yakın arkadaşım Beril de Suzan Hoca sayesinde gelebildi. Hocam, size bize, bize bu şansı tanıdığınız için ayrıca teşekkür ederim.

Yasmin Özpamir

Gece 12’de okula geldiğimize, toplamda 10 saaten az uyuduğumuza, her öğün aynı yemekleri yememize değdi. Anlamsız geziler yapmadığımız için gerçekten mutluyum.
Bence geçirdiğimiz her anın bize kattığı değerler vardı.

Emre Güvercinci

150 yılın bittiği bu günlerde Atamızın önüne çıkmak gurur vericiydi. Ankara’da geçirdiğimiz iki gün zevkli ve değişikti. Gönül isterdi ki, bütün okul gelebilseydi ve bizim yaşadığımız anları yaşayabilseydi.

Asuman Baba

Son senemizde bize bu güzel ve eğlenceli gezi imkânını sunduğunuz için çok teşekkür ederim. Yoğun tempomuzda verilmiş çok güzel ve unutulmaz bir mola oldu. Her şey için çok teşekkür ederiz.

Not: Mezun olunca da okul gezilerine katılmak istiyoruz.

Deniz Kınıklı

Sanırım bu geziyi diğerlerinden ayıran en büyük özellik, öğretmenlerin de öğrencilerin de kendilerini bu geziye hazırlamış olmalarıydı. Herkes, uykusuz bile olsa, oradan oraya istekle koşuşturdu. Ve bence çok eğlenceliydi; Okuluzun 150.yılını da idrak etmiş olduk. Hazırlayan öğretmenlerimize teşekkürü borç bilirim.

Cemre

İki günlük Ankara gezisinden çok keyif aldık. Başta hazırlık olduğum ve okula tam alışamadığım için Ankara’ya gitmek konusunda kuşkuluydum. Otele vardığımızda odalara tam yerleşememek kötüydü fakat ardından Anıtkabir’e gittik ve oradaki yeni yapılan müze çok ilgilimi çekti.
Ankara güzel bir şehirdi fakat en önemlisi de yol boyunca bundan sonra dört sene okuyacağım okula alışmamdı.

Barış Ünsal-Haz. C

Biraz uykusuz kalmamıza ve yorulmamıza rağmen çok zevkli bir geziydi. Güzel vakit geçirdik. Böyle gezilerin devamını diler ve teşekkür ederiz.
150.Yılımız kutlu olsun !!

Artemiz Arbağ- Aslı Erkli

Gerçekten çok sevdiğim ve çok zevk aldığım bir gezi oldu. Cumhuriyet tarihimizin en önemli kenti olması nedeniyle kendimize sosyal ve kültürel anlamda çok şey kattığımızı düşünüyorum. Seyahat sırasındaki arkadaş ortamı ise pek unutulacak türden değil. Bize her türlü anlayışı gösteren öğretmenlerimizle sevgilerle...

Ege Gürkan

Sres, üzüntü, acı....
Hepsinden uzak bir gezi. Dönem sonunun getirdiği yorgunlukla, 151.yıla geçtiğimiz bugünlerde bu gezi hem güzel hem anlamlı bir macera oldu. Bizle birlikte bu geziye katılıp, bizimle eğlenen hocalarımıza ve enerjileriyle neşe katan tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim.

Yeşim Kumova

En başta sadece onur kurulu ve sınıf başkanlarının Ankara gezisine katılabileceğini duyduğumda bunun haksızlık olduğunu düşünmüştüm. Sonra bir şekilde bu geziye dahil oldum. Daha önce annemin kucağında gezdiğim Ankara’yı, başkenti, okulun « yoğun » biraz daha uzun olabileceğini düşündüğüm gezisiyle tanıyarak meraklarımı giderdim. Meclis, Anıtkabir ve Anadolu Medeniyetleri Müzesini güzel bir organizasyon ve gayet iyi tur görevlileriyle gezerek hocalarımızın da katkısıyla genel kültürüme yeni şeyler ekledim. Dilerim bu sene içinde böyle güzel eğlenceli ve kültürel bir gezi daha gerçekleşir.
Kendi adıma da çok « mutluluk » verici gelişmeler de oldu.
Nice 150. senelere !

Osman

Saat 12.30 22.01.2007
Kadıköyden bindim otobüse; tüm takım oturmuş herkes uykulu .... Biraz sonra « O » nun geldiğini fark ettiler uykulu gözlerini zorla araladılar ve herkes onu biraz daha yakından görmek için kuyruğa girdi. İki günlük yolculuğumuzun belki de tek kahramanı olacaktı o ! Her şeyiyle bizi etkileyen bu kahraman « MİNİK »’ten başkası değildi. Her şey bir yana okulumuzun 150. yılı adına Ankara’ya gitmek ve özellikle « Türkiye » de yaşanan son olayların da üzerimizdeki etkisiyle beraber « gerçek » Türkiye’yi görmek bizim için büyük bir kazançtı. Bize emanet edilen Cumhuriyet’in ne koşullarda ayakta kaldığını yakından görerek öğrendik.
Birsen, Hayrettin, Mutlu ve Suzan Hocaya gezi boyunca gösterdikleri yakınlıktan dolayı teşekkürler.

İrem 3S

Çok keyifli geçtiğini söyleyebilirim gezinin, kendi adıma. Organizasyon oldukça düzenli ve zamanımız kısa olmasına karşın yararlı idi.Jolly Tours’a teşekkürü bir borç bilirim. Bu gezide bize eşlik eden Hamza, Sinan, Ramazan Abi’ye ve yakınlığını, dostluğunu bizden esirgemeyen saygıdeğer insan « Sedat bey »e sevgilerimi sunarım.

Berk Akçay

Sion son senemizde bize yine güzelliklerini gösterdi. Bu iki günlük gezimizde bize güzel zamanlar ve bilgiler verdi. Her zaman Sionlu olmaktan gurur duyacağım ve Ankara gezisi de tıpkı Sion’un bana yaşattıkları gibi unutulmaz olacak. Teşekkürler

Banu Saykı

Ankara’ya gelmek güzeldi. Hem eğlence vardı, hem de çok kültüreldi. Özellikle gece odada çok eğlendik.
Anıtkabir’de çok duygulandım. Orda bir kez daha olmak çok güzeldi.
Suzan Hoca’yı çok disiplinli bir hoca olarak görürdüm, ama aslında çok eğlenceliymiş. Beni getirdikleri için hocalara teşekkür ederim.

Gülce Karaarslan Haz D

Okulda okuduğum süre boyunca yaşadığım en düzenli, olaysız ve içerik yönünden zengin geziydi.
¨Programın hazırlanışının, gözel seçilmiş insanlarla beraber hizmet verilmesinde bu turu çok hoş kıldığını söyleyebilirim.
Gerçekten emeği geçenlere teşekkürü bir borç bilirim, hep hatırlayacağım bir geziydi. Ve özellikle de Sedat Abi’ye, Ramazan, Sinan abilerin canayakın, kral tavırlarını hep anacağım.

Sermet

Bu okulda ilk defa şehir dışı gezi yapma fırsatı buldum ve gerçekten çok eğlendim. Aynı zamanda kültürel anlamda çok şey kazandım. Öğretmenlere çok teşekkürler. Umarım tekrar yaparız.

İdil Gür

Çok güzel, eğlenceli ve öğretici bir geziydi. Bu son senemizde okul ile ilgili güzel hatıralara bir yenisi daha eklenmiş oldu. Her şey için çok teşekkürler.

Dilara Pars

Bu sene » bütün bu stresin içinde ilaç gibi geldi bu gezi... Sizlerle olmak çok büyük bir zevkti benim için. öğrendim, eğlendim.... Mezun olduktan sonra da bu gezilere katılabilir miyim acaba ?

Müge - Neda

Şu anda çok fazla yorgun olmama karşın, bu gezi çok değişikti. Özellikle benim için normal bir Ankara gezisinde sadece Anıtkabir ziyaret edilir ama biz resmi bir tören yaptık. Hem de okulumuzun 150. yılını bitirmek için. ODTÜ’nün bile 50 yıllık olduğunu öğrendiğim bu gezide 150 yılın önemini anladım, ve tabii okulumuzun. Bir de Hangi Ankara gezisinde TBMM’de kaybolma deneyimini yaşayabilirdim ki ?

Doğa Akkoç

Beş yıllık Sion hayatımdaki en eğlenceli ve özel günlerimden biriydi. Çok teşekkür ederim!

İlayda Yaşar