Yiğit Okur’la NDS’de Sohbet

1 Ocak 2016 günü kaybettiğimiz yazar Yiğit Okur rahatsızlığına rağmen bizleri kırmamış ve kitaplarını okuyan öğrencileri tanımak için 13 Kasım 2015 günü okulumuza gelmişti. Yiğit Okur kitaplarında ve bizimle paylaştıklarında yaşıyor artık...

Konferans salonuna giriyoruz, ilk gelenlerden biriyiz. Sahnenin önünde, sakin, oturuyor Yiğit Okur.

Öğretmenler, görevli öğrenciler pür telaş içinde koşturuyorlar, henüz sohbetimiz başlamamış. Kitaplarını bir solukta oturup bitirdiğimiz yazar şimdi karşımızda. Rahatlayıp oturuyoruz, aklımızda binbir soru, ellerimizde kitaplarımız, not kağıtlarımızla...

Severek okuduğumuz birçok öykü ve romanın yazarı Yiğit Okur, 13 Kasım 2015 Cuma günü okulumuzda bizlerle buluştu. Keyifli, bol kahkahalı sohbetimiz esnasında aklımızdaki soruları sorma ve yazarımızı tanıma imkanı bulduk. Bitmek bilmeyen sorularımıza, neredeyse her sorudan sonra gelen “ama neden?”lerimize verdiği içten cevaplar için kendisine teşekkür ederiz.

Sohbetimiz Yiğit Okur’un “Önemli olan sorunun cevabı değil, nasıl sorulduğudur denir, ama siz bugün, içinizden ne geliyorsa sorun.” demesiyle başladı, belki de bundan aldığımız cesaretle, başladık sorularımıza.

“Buralardan Geçerken”, yazarın seksen yıllık hayatında yaşadıklarını, ikinci doğumu olarak tanımladığı sarsıcı Erzincan depreminden başlayarak anlattığı anı kitabı, sorularımızın merkezindeydi. “Neden Buralardan Geçerken?” sorusuna kitabında, “Ben rastlantı sonucu “buralardan geçiyorum”.”, “Buralardan Geçerken, yani dönüşerek giderken, doyamadığımız tatların evren içinde savrulup tükenişidir yaşamak.” diyerek cevap vermiş.

Yazmak isteyenlere vereceği tavsiyeleri sorduğumuzda “Yazın, yazmaya başlayın” yanıtını veriyor, kitabında da belirttiği gibi, yazmadan yaşayamıyormuş Yiğit Okur, 20 yıl aradan sonra edebiyata, romanlarına sımsıkı sarılmış, neredeyse her sene bir eser vermiş olması da edebiyata, yazmaya olan sevgisini gözler önüne seriyor.

İstanbul’dan bahsediyoruz biraz da. Galatasaray Lisesi’nde geçirdiği yıllardan, tiyatrodan, Cep Tiyatrosu’ndan ve Haldun Taner’den… Çok sevdiğini söylediği İstanbul hakkında bugün de aynı duyguları taşıyor mu merak ediyoruz. “İstanbul benim için artık sadece yaşadığım şehir. Ben, şehirsiz kaldım.” diyor.

“Tiyatroya devam etmediğiniz için pişman mısınız?” diyorum, “Kesinlikle hayır” diyor. “İyi bir komedyen olabilir miydim bilmiyorum, yetenekli olduğumu söylerlerdi. Ama hiç pişman olmadım.”

Yiğit Okur’a yönelttiğimiz tüm soruları ve cevaplarını yazmamız olanaksız, ancak bu sevdiğimiz yazarı okulumuzda görmek bizleri çok mutlu etti. Sohbetimizin sonunda Yiğit Okur kitaplarımızı imzaladı, bizlerle fotoğraf çekildi.

Bu uzun, içten sohbet umuyoruz ki hem Yiğit Okur, hem de katılan arkadaşlarımız için keyifli geçmiştir.

Aleyna Büyükşalvarcı ve Eyşan Ateş (11A)