Fransa’nın Türkiye Büyükelçisi Ekselansları Laurent Bili’nin, Notre Dame de Sion 2012 Edebiyat Ödül Töreni Konuşması

Sayın Jüri Başkanı,
Değerli Jüri Üyesi Hanımefendiler,
Değerli Notre Dame de Sion Mezunları Derneği üyeleri,
Sayın Notre Dame de Sion Lisesi Müdürü Yann de Lansalut,
Sayın Başkonsolos,
Hanımefendiler ve Beyefendiler, Değerli Dostlar

Notre Dame de Sion Lisesi Edebiyat Ödülünü vermek üzere davet edilmiş olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

Fransızca iki dilde öğretim, Türkiye’de asalet unvanını yüzyıldan fazla bir süredir kazanmış durumdadır ve geleneğine sadık olarak, mükemmel, titiz ve düşünme özgürlüğü veren bir eğitimin garantisi olmaya devam etmektedir.

Galatasaray Lisesinde , İstanbul’daki diğer Fransız Liselerinde ya da Tevfik Fikret kurumlarında, dönemlerinin en iyileri arasından seçilen gençlerin mümkün olduğunca mükemmel bir şekilde yetişmeleri, kültürlü insan ve aydın vatandaş olmaları için her şey yapılmaktadır.

Bu kurumlar, Tanzimat döneminden Cumhuriyete, Türkiye’nin büyük çağdaşlaşma hareketine eşlik etmişlerdir. Bu ülkenin siyaset, ekonomi ve sanat alanlarında kaydettiği
gelişmelerde etkisi olan eski öğrenci sayısı az değildir. Cumartesi akşam birbiriyle karşılaşan iki büyük futbol kulübünün kurulmasını bile onlara borçluyuz.

Bu akşam başka, belki daha barışçıl bir kültür için burada bulunuyoruz. Notre Dame de Sion Fransız Lisesi İstanbullular tarafından ilk büyük çağdaş romanlardan birini esinlemiş olduğu için bilinse de, kente sunduğu çok zengin kültür programlarıyla da tanınmaktadır.

Gerçekten de, dinamizm sahibi müdürü Yann de Lansalut’nün atılımlarıyla, Kurum ; Fransız ve Frankofon kültürün İstanbul’daki canlılığını kanıtlayan istisnaî olayları tanıtmak ve paylaşmak üzere kapılarını düzenli olarak kente açmaktadır.

Bu akşam, “Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara ” adlı romanı için Mathias Enard ‘a Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülünü ve “Nereye gidiyoruz Baba?” adlı kitabı için Jean-Louis Fournier ‘ye mansiyon ödülünü vermek için burada bir araya gelmiş bulunuyoruz.

Sevgili Mathias Enard, eserinizde; Michel Angelo’nun, 1506’da, Sultan II. Beyazıt’ın Haliç’te bir köprü yapımı siparişini karşılamak üzere İstanbul’a gidişini düşlüyorsunuz.
Burada, Bab-ı Ali ile Batı arasındaki paylaşımın tüm zenginliğini ve de tüm karmaşıklığını sezmek olanaklı.

Romanınızda Michel Angelo, Leonardo’yu aşmak ister ve yeteneği sayesinde padişahın takdirini ve büyük Osmanlı şairi Mesihi’nin de dostluğunu kazanır. Bu, aynı bizim de başka bir dünyayla tanışmak üzere gidip bir yere bağlandığımızda ve artık o diyâr bizim bir parçamız haline geldiğinde yaşadığımız gibi, fısıldaşmalar, şaşkınlıklar ve tereddütlerle dolu bir yolculuktur.

Ömürleri boyunca hem Fransa’nın tadını, aksanını ve orayı tanıma isteğini hem de Frankofon olsun ya da olmasın, başka kültürleri keşfetme isteğini içlerinde yaşayacak olan Liseli gençlere kalacak olan da aynı bu diğerinden bir parçadır. Burada; onların öğretmenlerine ve iki ülke arasında yüzyıldır var olan uyumu aralıksız gayretleriyle yaşatan ve geliştiren herkese teşekkür borçluyuz.

Sevgili Mathias Enard bu akşam burada bulunan herkes adına size, Notre-Dame de Sion Edebiyat Ödülünü aldığınız için en içten tebriklerimi sunuyorum.